Kaygılıyım…
Gerginim…
Kötü bir şey olacak gibi geliyor…
Kötü bir haber gelecek…
Sevdiklerime kötü bir şey olacak…
Ya birşeyler kötü giderse…
Korkuyorum!..
Kalbim çarpıyor…
Nefes alamıyorum…
Titriyorum…
Terliyorum…
İçimde bir sıkıntı var…
Boğazım düğümleniyor…
Göğsüm sıkışıyor…
Uyuyamıyorum…
Midem!..
Başım ağrıyor…
Yoruldum…
Acaba hasta mıyım?..
Kesin kötü bir hastalığım var…
Kaygı endişe bozuklukları en yaygın psikiyatrik hastalık grubunu oluşturur. Her an hepimizin karşılaşabileceği bir bozukluktur. Kadınlarda erkeklere oranla biraz daha sık görülür, 7 den 70’e hemen her yaşta ortaya çıkabilmektedir. Panik bozukluk, yaygın anksiyete bozukluğu, sosyal fobi, özgül fobi, obsesif kompulsif bozukluk, travma sonrası stres bozukluğu, akut stres bozukluğu, ölüm anksiyetesi, ayrılık anksiyetesi, madde kullanımına ya da başka bir hastalığa eşlik eden kaygı bozuklukları sık karşılaşılanlar arasında sayılabilir.
Kaygı korkudan farlıdır. Korku; bilinen bir tehlike karşısında verilen tepki iken, kaygı; bilinmeyen, müphem veya çelişkili bir tehlikede verilen tepkidir. Kaygı bozukluklarında ise bu tepkiler uygunsuz ya da aşırıdır. Bedensel belirtiler de kaygı bozukluklarına genelde eşlik eder, çarpıntı, nefes darlığı, terleme, titreme, sık idrara çıkma, yutkunma güçlüğü, ağız kuruluğu, yüzde kızarma, ellerde soğuma, uyuşma, kas gerginliği, kolay yorulma gibi.
Kaygı bozuklukları yaşam boyu alevlenmelerle seyredebilir. Tamamen düzelebildiği gibi sık sık da tekrarlayıp yaşam kalitemizi bozabilir. Zaman içerisinde kaygı bozukluğuna depresyon da eklenebilir.
Tedavide ilaç kullanımı genellikle gerekli olmaktadır. Psikoterapi ile desteklendiğinde ise tedavinin kalıcı olma olasılığı artar. Bireysel psikoterapi, aile ya da grup psikoterapileri kişinin ve rahatsızlığının durumuna göre tercih edilebilir. Destekleyici, içgörü yönelimli, bilişsel davranışçı terapiler uygulanabilir.
Dr Emel Akgün Aktaş
Psikiyatri Uzmanı Antalya